top of page

WARCROSS | MARIE LU

  • Yazarın fotoğrafı: Mert Ali Akcan
    Mert Ali Akcan
  • 2 Eyl 2017
  • 5 dakikada okunur

Yıllar yıllar içinde Marie Lu, gönüllerimizde yer edindi. İlk kitabı Efsane (Pegasus Yayınları) ile 2011 yılında edebiyat dünyasına giriş yaptı ve yarattığı distopik dünyayla hepimizin ilgisini çekti. Serinin devam kitapları olan Deha ve Şampiyon ile distopya yazarları arasında dikkat çeken ve en çok okunanlardan birisi oldu. New York Times Çoksatan listelerinde bir numara olan seri, ona büyük bir ün getirdi.

Ardından The Young Elites (Genç Elitler, Pegasus Yayınları) serisi ile karanlık ve kan dolu bir diğer dünyanın kapılarını araladı. Anti-karakter diyebileceğimiz karakter yazarak klasik distopya-fantastik kitaplar arasından sıyrıldı.


The Rose Society (Gül Cemiyeti) ise serinin Türkiye’de çıkmış olan ikinci kitabıdır.




Ve serinin son kitabı The Midnight Star daha yayımlanmadı.

Gelelim başarılı yazarımızın henüz dünyada satışa sunulmamış, 12 Eylül 2017 itibariyle raflarda yerini alacak olan yepyeni kitabı Warcorss’a. Warcross (Yabancı Yayınları) yazarımızın yedinci kitabı ve yine distopya ile karşımızda. Açıkçası onu başka bir türde yazarken hayal bile edemiyorum. Kadın o kadar özleşti ki bu türle başka bir şey yazsa okur muyum emin olamıyorum. (Şaka şaka, okurum)


Warcross, bir teknoloji dâhisi tarafından yaratılmış sanal gerçeklik dünyası. Toplumun çoğunun kullandığı sanal gerçeklik gözlükleriyle aslında gerçekten o kadar da uzak olmayan sanal bir dünyada etkinlikler yaptıklarını, puanlar topladıklarını, bazılarının suçluların izini sürdüğü ve en önemlisi de Warcoss adındaki devasa bir savaş oyunu oynadıklarını okuyoruz. Bu yaratıcı zeka ürünü gözlüklerle yaşamak istediğiniz her şeyi yaşayabilir, gitmek istediğiniz, görmek istediğiniz şeylere ulaşım sağlayabilirsiniz.


Ana karakterimiz Emika, bu dünyanın içinde avcılık yaparak gerçek dünyada geçimini sağlamaya çalışan genç bir kadın. New York’ta varoşlarda derme çatma bir evde yaşıyor, sanal Warcross dünyasında değilken de geçici işlerde çalışarak kirasını ödemeye çalışıyor. Fakat Emika, aynı zamanda inanılmaz yetenekli bir hacker ve geçmişte boyunu aşan işlere bulaştığından sabıkası dolu!

Emika

Şimdi bu kısmı anlamanızı sağlamam gerekiyor, Warcross dünyanın etrafında döndüğü bir güneşe dönüşmüş durumda ve tüm insanlar bu sanal gerçekliğe bağımlı yaşıyor. Emika da öyle. Elbette bazı sıkıntılarla birlikte. Sabıkası olduğu için hayranı olduğu bu oyuna resmi bir katılım sağlayamıyor ve turnuvalara, dünyanın dört gözle izlediği yarışmalara giremeyeceği anlamına geliyor.


Yılın en önemli olaylarından birisi olan Warcross Açılış Oyunları’nda, kirayı ödeyebilmek için resmi bir oyuncunun hesabını hacklediği zaman ise dünyası altüst oluyor. Çünkü hacklerken bir anda kendini yüz binlerce izleyicinin önünde, oyunun içinde buluyor!


İşte buradan sonra işler değişiyor, Hideo Tanaka tarafından gelen bir çağrı ile Tokyo’daki Warcross genel merkezine gitmesi ve dünyanın tanışmak için her şeyini feda edebilecekleri bu yaratıcı Hideo Tanaka ile görüşmesi gerekiyor.


Bundan sonra gerçekleşen olaylar hakkında konuşamıyorum, sizlere kitap hakkında fazla detay veremem ama kitabı okuduysanız yazının sonundaki detaylarla konuştuğum kısmı okuyabilirsiniz.

Açıkçası ben Marie Lu’ya ve yazdıklarına özel bir hayranlık duyuyorum. Ve kesinlikle kendisini en başarılı birkaç yazar arasında görüyorum. Her yarattığı dünyada bir şeyler farklı ve bu çok çekici. Sıradan bir distopya yazarı değil, her şeyi herkesin yaptığı şekilde yapmıyor. İşleri ilginç bir şekilde karıştırıyor, bazen aklınızın almadığı hamlelerde bulunuyor bazense inanılmaz basit ve açık yapıyor bunu. Yani gerçekten ilerisinde ne olacağına dair pek bir ipucu bırakmıyor.


Efsane, Deha ve Şampiyon’da kurduğu dünyayı üç kitapta da sabit tutabildi ve çok büyük değişiklikler olmadan karakterleri hayatta tuttu. Olacak şeyler hakkında fazla bir fikriniz olmasa da az çok sezebiliyordunuz.


Genç Elitler ve Gül Cemiyeti’nde beni yüzde yüz şaşırttı. Sayfalarca anlattığı şeyler diğer sayfalarda yıkıldı ve bunu çok güçlü yaptı. Yarattığı evrenle dalga geçer gibi oynadı. (Bunlar kötü anlamda değil bu arada, aşırı iyi anlamda) Sizi bir şeye inandırdı, kitabın sonunda ise bambaşka bir şey oldu. Tahmin ettiğiniz şeyler büyük olasılıkla doğru çıkmamıştır diye düşünüyorum.


Ayrıca Genç Elitler’de, Adelina Amouteru neredeyse tüm distopya ve fantastik kitaplardaki ana karakterlerin aksine kötüydü. İçinde saf kötülük vardı. Karanlık ve terörle doluydu. Ve böylesine bir karakteri o kadar iyi yaşattı ki kitaplarında onu tanıdığım için inanılmaz memnunum. Gül Cemiyeti’nde de beni şaşırtmayı başardı.


Fakat Warcross, tüm bu kitaplardakinin aksine aşırı öngörülebilirdi. Resmen sizin önünüze olacakların listesini koymuş ve sizin bu listeyi takip etmenizi istiyor gibiydi. Kitabın ilk iki yüz sayfasında olacak her şeyi söyleyebilirsiniz. Yalnız bir şey var ki kitabı okumaya buna rağmen devam edeceksiniz. Çünkü yaratılan dünya olağandışı. Sanal gerçeklik, Açlık Oyunları’nın yüksek teknoloji ileri versiyonu sanal bir oyun, yarışan takımlar ve sırlar. Hepsi sizi okumaya zorluyor.



Yazarın en iyi kitabı diyemem ama sırf yarattığı dünya için bile okunmayı hak eden bir kitap. Marie Lu’yu sevenler ve sevmeyenler olarak iki grup var ve ben kesinlikle sevenler arasındayım. Onu artık iyi tanıdığımı düşünüyorum.


Hatta arkadaşlar, Marie Lu hakkındaki en büyük görüşlerimden birisi, hakkında çok fazla bir şey okumadım ama baba sorunları var gibi geliyor bana. Tüm kitaplarda ana karakterin babalarıyla olan ilişkilerine bakılınca hepsinin garip bir baba-kız ilişkisine sahip olduğunu fark edeceksiniz. Efsane’deki June’un babası büyük bir sırrın farkında olan önemli bir adamdı. Genç Elitler’deki Adelina’nın babası nefret edilesi bir adamdı. Warcross’daki Emika’nın babası kumar geçmişi olan ve sanatla ilgilenen ve intihar eden sevecen bir adamdı. Ve tüm bu kitaplarda ana karakterin babası hakkında uzun betimlemelerin ve cümlelerin olduğunu göreceksiniz. Özellikle Genç Elitler ve Warcoss’da.


Neyse, Warcross’a geri dönelim şimdi. Bir diğer teorimden bahsetmek istiyorum.


Açıkçası ben Marie Lu gibi bir yazarın serisinin ilk kitabında bu kadar her şeyi açık açık ortaya koyacağını düşünmüyorum. Yani burada bir olay olmalı. Her şey bu basit olmamalı. Yukarıda size söyledim, Marie Lu bir dünya yaratıp o dünyanın içinde her şeyi tersyüz edebiliyor. Warcross’da da aynısını yapacağını düşünüyorum, yani ikinci kitabın ilk kitaptan inanılmaz uzak olacağını ve aynı evren içerisinde farklı bir evrende geçeceğini düşünüyorum. Bunu Genç Elitleri ve Gül Cemiyeti’ni okuyan arkadaşlarım anlamış olmalı. /Orada da ilk kitaptaki dünya, ikincisinde yoktu/


Demem o ki bence her şey bu kadar basit değildir, olmamalı. Marie Lu bence beklentiyi düşürüp ikinci-üçüncü kitaplarda manyak olaylar yapacak. İnancım bu yönde.

Kitap Yabancı Yayınları’ndan dünyayla aynı anda 12 Eylül 2017’de çıkacak. Mutlaka alıp okumalısınız.


Biraz fazla detay verdiğim, karakterlerden bahsettiğim ve dilimizde karşılığı olmayan ‘spoiler’ların olacağı kısımdasınız. Dikkatli olun.


Kitap boyunca birçok karaktere tanıklık etmiyoruz. Yalnızca iki elin parmağı kadar insanla tanışıyoruz. Ve bunların yarısı zaten Emika’nın Warcross oyunundaki takım arkadaşları. Daha Joker seçimi gününde kitap resmen Sıfır’a nasıl ulaşılacağını gösteriyor. Direkt diyorsunuz işte Dj Ren ile ilgili bir sıkıntı var ve öyle de oluyor. Zaten hepiniz Hideo ile ilgili bir sıkıntının da olduğunu biliyorsunuz. Peki ya Sasuke’nin Sıfır olduğunu tahmin etmek çok mu zor? Hayır. Elbette, hayır. Resmen kadın her şeyi önümüze sermiş. Bunu yukarıda bahsettiğim teoriden dolayı yaptığını düşünüyorum. Çünkü Marie Lu artık nasıl distopya yazması gerektiğini bilen birisi. Böyle acemice ya da çok tatmin etmeyen şeyler neden yapsın?


Aklımda bir şey dışında hiçbir soru kalmadı açıkçası benim. Her şey çok netti. Sadece Emika’ya alışamadım. Ayrıca şu karakterlerin neye benzediklerini hiçbir zaman anlamıyorum. Bu kitapta daha Japonlardan oluşuyordu kadro ama benim hayalgücümle ilgili bir sıkıntı sanırım. Emika’nın gökkuşağı saçları ve Asher’ın tekerli sandalyesi dışında karakteristik bir özellik anımsamıyorum bile.


Şu Roshan ile Tremaine arasındaki olay ne? Bunu öğrenmek istiyorum. İkinci kitapta yan karakterlerin daha yoğun görevleri olacağına ve sanal gerçekliğin başka köşelerini keşfedeceğimiz düşünüyorum. Çünkü artık resmi bir Warcross kullanıcısı değiliz.



Sizler Warcross hakkında ne düşünüyorsunuz? Beğendiniz mi?

 
 
 

Comments


Featured Review
Tag Cloud

© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

  • Grey YouTube Icon
  • Grey Instagram Icon
  • Grey Twitter Icon
  • Grey Facebook Icon
  • Grey Google+ Icon
bottom of page